Metin Külünk Metin Külünk Metin Külünk
  • Anasayfa
  • Hakkında
  • Haberler
  • Galeri
    • Foto Galeri
    • Video Galeri
  • Blog
  • İletişim
  • Anasayfa
  • /
  • siyaset
  • /
  • İstiklâl herkes içindir

İstiklâl herkes içindir

İstiklâl, bağımsızlığı kapsar. Ancak daha etkin ve geniş/kuşatıcı bir kavramdır.

Örneğin bağımsızlık için güç önemlidir. Hatta güçlü olanların çoğu bağımsızlık konusunda konforludur. Ancak beraberinde başkalarını ezmek ve edilgen kılmak gibi baskın ve yaygın bir mobbing kültürü de üretebilmektedir. O nedenle güç, her zaman adalet ve erdem inşa etmez.


Gücün adalet ve erdem inşa edebilmesi için bağımsızlığı başkalarını kendisine bağımlı kılmak üzerine kurgulamak/uygulamak yerine, “Birlikte istiklâl, birlikte istikbâl” bilinciyle “birlikte yaşamak ve birlikte gelecek kurmak” üzerine inşa edilen evrensel bir ufuk çizmek gerekir.

Onun içindir ki dil, din, ırk, tarz farklılıklarını bütünleştiren, kaynaştıran ve yeniden “Yeniden biz, yenilenen biz” mottosunda tarihî yürüyüşe çıkanlar, gerçek-evrensel “istiklâl” sahipleridirler.

“Dil sayısı kadar istiklâl, din sayısı kadar istiklâl, yaşam tarzı kadar istiklâl ve hatta sosyal tabaka kadar istiklâl” fikri/arayışı/hayali, hem insanlığa hizmet eden bir yol tutuş değildir, hem de istiklâli böyle yorumlayan tüm çabalar önce kendilerini, sonra dünyayı terörize etmişlerdir. Daha açık ifade edelim ki, sadece dindaşlar veya ırkdaşlar için istiklâl mücadelesi hem tarihin akışına, hem sosyolojiye, hem de geleceğin felsefesine uymaz ve tutunamaz. Örneğin Osmanlı sadece ırkdaş veya dindaş üzere istiklâl fikri gelişseydi, cihan imparatorluğu olamazdı. 

Nitekim Osmanlı’nın dağılışı sonrasında Anadolu topraklarında inşa edilen Cumhuriyet’i bile tek ırka, tek tip yaşam tarzına ve hatta tek mezhebe/meşrebe indirgeyen hiçbir türden zihniyet tutunamamıştır.

O nedenle “istiklâl” derken, Anadolu topraklarında ortak tarih, ortak kader, ortak hikâye sahibi olduğumuz her din, dil, ırk, kültür için istiklâl olması gerektiğine inandım ve savundum. İstikbâl senaryolarında da herkesi hesaba katan iletişim ve etkileşimi önceledim.

Özellikle ve özel bir gündem olarak belirtmek isterim ki, “Bizim dilimiz farklı, bize de ayrı bir devlet!” tezini savunan ve terörize eden Kürt istismarcısı PKK terör örgütü ve siyasî uzantılarıyla mücadeleyi çok ama çok önemsedim. Çünkü “Dil farkı devlet farkı da gerektirir” ifadesi, özü itibariyle bir şeytan projesidir. Yani kötüye ait bir zihniyettir. Anadolu topraklarındaki Türk ve Kürt kaderine, birliğine ve ortak hikâyesine terör saldırısı düzenlemektir. Bunu asla kabul etmiyorum. Milletçe etmeyeceğiz. 

Bir de her fırsatta ülkesini seven herkes gibi bir hatırlatmada bulundum: İstiklâl sadece savaşla, askerî bağımsızlık veya siyasî sınırlarla ilgili bir kazanım değildir. İstiklâl “hür yaşamak”tır ve yaşamın her alanını içine alır. 

Siyasî hayatım boyunca ötekileştirici, ayrıştırıcı, ortak kaderden başka dil, din, ırk sahibi insanı izole edici olmadım. Gelecek senaryolarını tek tip ve tekelleştirici bir ufukla ele almadım. Farklı olan hiçbir şeyi şeytanlaştırmadım. Fakat bunları yapmak isteyene, terörize edene, sinsi hesaplara araçsallaştıranlara karşı mücadeleyi şiar edindim. Kuşkusuz bu yolda yalnız değildim, çünkü aynı duyarlılığa ve kararlılığa sahip bir siyasi hareketin neferiydim.

1923 yılında ilan edilen Cumhuriyet’in kurucuları arasında ve bu uğurda verilen Kurtuluş Savaşı destanında, Anadolu kardeşliğini inşa etmiş olan her din, dil, ırk sahibi Anadolu insanımız vardı. Cumhuriyet’in ilanının 100’üncü yılı olan 2023 yılındaki kutlamaları da “Türkiye’nin İstiklâli, Dünyanın İstikbâli” ortak heyecanıyla hepimiz kutlayacağız.

İnandığımız üzere, yüzlerce yıldır Kürtler kendi istikbâllerini kendi istiklâllerinde aramamışlardır. Aksine, başta öncü ve hâkim/lider Türklerle beraber istiklâli inşa etmenin gereğine inanmış ve bunu İslâm olmak ile Anadolu’nun Haniflik atası Hazreti İbrahim’in milletinden olmanın sorumluluğu saymışlardır.

Nitekim İstiklâl Marşı’nın da ruhunda ve özünde de İslâm vardır. Yani marş, İslâm’ın istiklâli, Müslümanların istikbâli esasına sahiptir.

Dikkat edilirse, Kürtlere istiklâl ve istikbâl vaat eden PKK terörünün ilk stratejisi, Kürtlerin geçmişini İslâm’dan arındırarak, İslâm’ın olmadığı bir istikbâl üzere kurma çabası olmuştur.

Yıllar sonra bunun mümkün olmadığını gören PKK terör örgütü, bu sefer de Kürtlerin Müslümanlık pratikleri olan dindarlığı suiistimal etmekle devam etmek istemiştir. Fakat hamdolsun, Kürtler istiklâl ve istikbâlini, bin yıl olduğu gibi yine İslâm ile Anadolu topraklarında birlikte yaşamak üzere sürdürmekte karar kılmışlardır.

Her fırsatta dillendirme gayretinde oldum ; istiklâli birlikte yaşama tecrübesi, birlikte inşa edilmiş medeniyet atlası ve dili, etnisiteyi ise vahyin kadim tipolojisi olan Haniflik üzere görmek, bilmek ve inşa etmekte ısrar etmek gerekir.

İnanıyoruz ki, Kürt kardeşlerimiz, Kürt olmak farkındalığının Müslüman olmayı unutturan veya meseleleri istiklâl üzere kurmak yerine “İstikbâlimiz Batı ile birlikte hareket etmektedir” tuzağından uzak duracaklardır.

Kuşkusuz “Kürt” olmak; tıpkı “Arap”, “İngiliz”, “Rus”, “Türk”, “Fransız” gibi bir tarihi gerçekliktir ve toplumsal kimlik taşır; başta dini, dili, kültürü ile özgürce anlamında, bağlamında “Kürdüm” deme hakkına sahiptir. Ancak Anadolu topraklarında bin yıldır aynı milletin ( Hz.İbrahim milletinin), vatanın, bayrağın, devletin çatısı altında kardeşlik yani “Müminler kardeştir.” şiarıyla herşeyimizle bütünleşmişken; üstelik İslam esas birlik kaynağımızken; ayrılıp başka devlet kurmak ve hatta Türk devletiyle hesaplaşmak peşinde olan ve bu yolda her türlü terörü kullananlara asla izin veremeyiz; Kürt kardeşlerimizi de bu yolun yolcusu olarak göremeyiz. Bu yolda olan Kürtleri de bizzat Kürtlere ve onların geleceğine düşman biliriz.

Kaldı ki, başka dillerle, dinlerle ve etnisitelerle birlikte etkileşim içinde olmayan izole bir ırk veya izole bir dil üzere hangi istiklâl kalıcı olmuş ki? İzole istiklâl peşinde olanlar, hep düşman çoğaltan ve başkalarına zulmeden politikalardan beslenmişlerdir.

Siyasî hayatım boyunca içinde olduğum hareketin her neferi gibi ülkenin dört bir tarafına gittim, her kesimi kucakladım ve aynı sıcaklıkta karşılık buldum. İstikbâlimizi istiklâl ruhunda buluşarak kazanacağımızı dillendirdim. “İstiklâl yoksa Cumhuriyet yoktur!” bilinciyle herkesle kaynaştım ve anlaştım. Bir tek ötekileştirici, ayrılıkçı zihniyetlere izin vermedim ve onlarla istikbâl konuşmaları yapmadım. Biliyordum ki, istikbâlini ötekileştirici ve ayrıştırıcı insanlarla uzlaşarak kurgulamak, sadece kendini aldatmak değil, inkâr etmek anlamına da geliyordu. 

Unutmayasın ki, istiklâlde birlikte olmadıkların, istikbâlde seninle asla kalmayacaklardır!

MENÜ

  • Hakkında
  • Haberler
  • Blog
  • İletişim
Footer logo

Batı’nın çıkarları üzerinden bu ülkeye bakmakta ve memleketimizi tekrar Batı hegemonyasına teslim etmek için çalışan akla karşı 15 Temmuz şuuruyla dimdik durmak mecburiyetindeyiz!

metin-kulunk-foto

Tüm hakları mahfuzdur © Metin Külünk